• Nazım Hikmet’in “Kitâb-ı Mukaddes”şiiri, sansürsüz…

    Nazım Hikmet’in 15 Ocak 1927 tarihli Güneş mecmuasında Yakup Kadri Bey’in sunumuyla yayımlanan “Kitâb-ı Mukaddes” adlı Arap harfli Türkçe şiiri aşağıdadır: “Yakup Kadri Bey’in “Alp Dağlarından” gönderdiği mektuplarda kudret-i edebiyesinden bahsettiği genç şairlerden “Nazım Hikmet” Bey’in kendi tarzında yazılmış manzumelerinden birini şair hakkında okuyucularımıza fikir vermek için neşrediyoruz. Kitâb-ı Mukaddes Yaldızlı meşin kabıParçalanmış kitabı,Ay altında, dün gece,Deli bir derviş gibi,Mumu sönmüş, rahlesi yere devrilmiş gibi,Okudum saatlerce. Yaldızlı meşin kabınParçalanmış koynunda uyuklayan kitabınÇevirdikçe küf kokan her sarı yaprağını,Sandım ki eşiyorum bir mezar toprağını. İnce el yazıları canlandı birer birer,Masallarda çizilen yüzleri gösterdiler: İblis bir yılan oldu, Adem Havva’ya kandı,Kardeşini öldüren lanetli ruhu gördüm.Koca tahta bir gemi ummanlarda çalkalandı,Ufuklardan güvercin bekleyen Nuh’u…

  • Gazi Paşa Bursa camilerine 48 adet “Türkçe” Kuran’ı Kerim gönderiyor…

    6 Ekim 1925 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesinin haberi: “Takdim olunan Türkçe Kuran-ı Kerim’den birini ayırmışlar, diğerlerinin camilere tevziat emri buyurmuşlardır.” “Bursa: 4 (A.A.) Reisicumhur Hazretleri kendilerine takdim olunan Türkçe Kuran-ı Kerim’den birini kendileri için alıkoyarak bir adedini Türk Ocağı’na hediye etmişler ve 48 nüshayı camilere tevzi edilmek (dağıtılmak) üzere Vali Bey’e tevdi buyurmuşlardır. Vali Bey Kuran-ı Kerimlerin tevdi edileceği, cami ismini kayıt ve Gazi Paşa Hazretleri’ne imza ettirdikten sonra tevzi edecektir.” Kaynak: Hakimiyet-i Milliye gazetesi, 6 Ekim 1925, Sayfa: 1.

  • “Kızılay” adını Atatürk verdi…

    “Kızılay; Atatürk “Hilaliahmer’e” bu adı koydu.” Başlıklı, 29 Nisan 1935 tarihli, Ulus gazetesinin haberi: “Bay Refik Saydam (Sağlık Bakanı) kurumun (Hilaliahmer’in) adının değiştirilmesi için bir takrir olduğunu, bunda kuruma Türk ulusunun öz diline uygun bir ad bulunması rica edildiğini ve Ulu Önder Atatürk’ün kuruma bir ilgi eseri olarak (Kızılay) adını verdiğini söyledi ve yeni isim alkışlar arasında kabul edildi.” Kaynak: Ulus gazetesi, 29 Nisan 1935, Sayfa: 1-3.

  • “Mustafa Kemal’in Tayyareleri”

    Milli Mücadele’nin en zor zamanları hiç şüphesiz 1920 yılının bahar ve yaz aylarıydı. Anadolu’da düşman işgalinin hızla devam ettiği bir tarihte, 8 Temmuz 1920’de Yunan ordusunun Bursa’yı işgali etmesinden sadece birkaç gün sonrasıydı. Daily Telegraph kaynaklı İleri gazetesinde “Mustafa Kemal’in Tayyareleri” başlıklı bir haber yayımlandı. (Söz konusu haber tarih kitaplarına henüz geçmemiş olup; ilk kez bu sayfada yayımlanıyor) Haberin çıktığı bu tarih; düzenli ordularımızın ve özellikle Türk hava filosunun henüz kurulma aşamasında olduğu çok erken bir tarihtir. Milli Mücadele tarihimizde Türk hava filosunun varlığına ait bulabildiğim ilk faaliyetlerden biri bu haberdir. Haberin sonunda Mustafa Kemal için; “her şeyi düşünmüş, yalnız Yunan taarruzundan başka” deniyor. Oysa Mustafa Kemal Yunan taarruzunu da…

  • Gazi Paşa Fenerbahçe maçını izliyor…

    Gazi Paşa Fenerbahçe maçını izlerken: Paylaştığım fotoğrafta Gazi Paşa acaba nereye bakıyor, ne izliyor ve ne düşünüyor diye hep merak ederdim. Gazi Paşamız meğerse Fenerbahçe maçını izliyormuş. Araştırma yaparken fotoğrafa Osmanlıca alt yazılı olarak bir gazetede rastladım. Fotoğraf Akşam gazetesi özel fotoğrafçısı tarafından çekilmiş. 4 Ekim 1925 tarihli Akşam gazetesinin birinci sayfasında yayımlanmış. Türk spor ve futbol tarihimiz için olduğu gibi, Fenerbahçe Futbol Kulübü tarihi için de çok önemli ve anlamlı şu güzel fotoğraf; ne yazık ki bunca yıldır yayımlanan spor tarihi kitaplarında yer almamıştır. Oysa hem spor tarihimizle ilgili mekanlarda ve hem de Fenerbahçe Futbol Takımı müzesinde sergilenmesi gereken çok değerli bir fotoğraf karesidir. Gazi Paşa’nın şerefine düzenlenen Fenerbahçe…

  • Atatürk’ün “Bıldırcın Kebabı” Yasağı…

    Atatürk’ün hizmetkarı Cemal Granda anlatıyor: “İstanbul’da bulunduğumuz bir yaz mevsiminde Florya deniz köşkünde bir akşam sofrası hazırlamıştık. Oldukça kalabalık vardı. Sofraya büyük bir porselen tabağın içinde bıldırcın kebabı getirildi. Sofranın ortasına konuldu. Mevsimin en seçkin, hem de en pahalı yemeğiydi bu. Atatürk’ün hoşuna gider umuduyla özenle hazırlanmıştı. Başta Atatürk olmak üzere herkes birer tane alıp, keyifle tabağına koydu. Bıldırcınlar da öyle güzel kızarmışlardı ki… Nar gibi, midelere sesleniyorlardı. O sırada hiç beklenmedik bir şey oldu. Sofranın öbür ucunda oturan Salih Bozok, eğlence olsun diye, önceden cebine koyduğu bir canlı bıldırcını çıkarıp, sofranın kenarına koyuverdi. Kalabalıktan ve ışıklardan ürken zavallı kuşcağız, cepte mahpus kalmanın da sersemliği içinde uçamadı. Tabakların üstünden atlaya…

  • “Okumuşlar neden okumuyor?..”

    Yazan: İbrahim Alâettin Gövsa Halk, şöyle böyle mektep, medrese görmüş, mürekkep yalayıp kitap karıştırmış adamlara okumuş der. Bilgileri ne kadar yalın kat olursa olsun onlara verilen bir manevi paye vardır ve onlar bu telakki sayesinde kendilerini memlekette her işe baş olmağa layık sayarlar. Türk halkının ilme hürmeti ve okumuşlara riayeti vardır ve okumuşlar memlekette adeta bir çeşit Burjuva hayatı sürerler. Fakat ne yazık ki bu okumuşlar okumuyor. Kiminin elinde yüksek sayılan bir müessesenin diploması vardır. Üç, beş sene bir yere az çok intizam ile gidip gelerek elde edilen bu damgalı ve mühürlü kağıt ona göre bulunduğu işin ve geçeceği mertebelerin beratı sayılır. Sanki o diploma iş başında bulunmak için verilmiş…

  • Türkiye’nin ilk Kadın Hakimi: Fatma Beyhan Hanım (Nil Tipi)

    Türkiye’de kadın hakları ve yargı tarihi konusunda iz bırakmış, ancak yeterince araştırılmamış kişilerden biri Fatma Beyhan Hanım (Nil Tipi) dir. Ülkemizin ilk kadın hakimi hakkında derlediğim bilgiler aşağıdadır: “Erkekler için tehlike çoğalıyor!.” Beyhan Hanım’ın avukatlık yapmak üzere İstanbul Barosu’na müracaat edeceğine dair; “Erkekler için tehlike çoğalıyor. Dört hanım daha avukatlık yapmak için İstanbul Barosu’na müracaat etmek üzeredir” Başlıklı, Fatma Beyhan Hanım’ın fotoğrafı ile yayımlanmış Arap harfli Türkçe haber. Cumhuriyet gazetesi, 22 Eylül 1928, sayfa: 1 İlk Kadın Hakim Beyhan Hanım dün ilk defa mahkemeye çıktıİlk kadın hakimimiz dün bir çok davaların rüyetinde hazır bulundu İlk kadın hakim Beyhan Hanım dünden itibaren birinci ticaret mahkemesindeki vazifesine başlamıştır. Beyhan Hanım ilk kadın…

  • Süleyman Nazif Bey’in; “Mustafa Kemal Paşa” itirafı

    “Büyük Kurtarıcı” (Müncî-i Azam) Muharriri; Süleyman Nazif Gazi Mustafa Kemal Paşa, düşman ayağı ile çiğnenmekten kurtardığı şehirlerden birinde: Adana Belediye dairesinde iki gün evvel; en güzel nutuklarından birini söyledi. Umumi şükranı Büyük Kurtarıcı’ya bir kere daha bildiren Belediye Reisi’nin nutkuna; Paşa irticalen cevap verirken: “…Milli davamızda benim de mesaim geçmişse ve bu mesaide; kuvvet, icraat ve muvaffakiyet varsa; bunu şahsıma ithaf etmeyiniz. Ancak ve ancak bütün milletin manevi şahsına atfediniz..” Pek soylu bir alçakgönüllülükle söylenmiş olan bu sözde; hakikatle tevazuunun ne derecelerde mündemiç bulunduğunu burada tarafsızca tetkik etmek isterim. Felsefe-i Askeriye’yi tamamıyla anlamış olan Von der Goltz; Millet-i Müselleha adıyla dilimize de tercüme edilen meşhur eserinde diyor ki: Bazen kabiliyet-i…

  • Mustafa Kemal Atatürk, Cevat Abbas Gürer, Kazım Özalp, Kılıç Alı, Rusuhi Ersavaş

    Atatürk Anadolu’ya Bandırma Vapuru ile gitmemiş!..

    Atatürk’ü Anadolu’ya götüren gemi:“Kırık dökük bir vapur eskisi”İNEBOLU VAPURU.. Bilginin kaynağı; Atatürk’ün bizzat kendisi. Atatürk’ün Yaveri Cevat Abbas Gürer ve Yunus Nadi’nin Cumhuriyet’te yayımlanan başmakalesi… Bkz: Cumhuriyet gazetesi, “Gazi İstanbul’da, 2 Temmuz 1927, s. 2. Yunus Nadi’nin Cumhuriyet’te Yayımlanan Başmakalesi: “Gazi bilhassa son on, on beş senelik hayatının pek çok safhalarında yar ve yaveri olan muhterem Bolu Mebusu Cevat Abbas Bey, dün Reisicumhur’u İstanbul’a isal eden Ertuğrul Yatı etrafında, hakikaten akıllara veleh (şaşkınlık) verecek dereceleri bulan tezahürat içinde ikide bir bize hep: – Şu ulvi ve muhteşem levhaların yanı başında, bir de İnebolu Vapuru ile Anadolu’ya gidişimizi koymalı, bu işin manası o zaman daha iyi, en iyi anlaşılır… Diyordu. Sekiz…