Feleğin Konferansları: Bayram!

14 Aralık 1936 tarihli Tan gazetesinde yayımlanan “Feleğin Konferansları – Bayram” başlıklı Burhan Felek’in yazısı:

“Baylar, bayanlar;

– Umarım ki, hepiniz mübarek Ramazan’ı duymadan geçirmişsinizdir.

Sesler:

– Evet, çok şükür!

– Tamam. Bugün Ramazan’ın son günü olduğu için size artık bayramdan bahsedeceğim: Malum ola ki, Ramazan bazen yirmi dokuz ve bazen otuzdur. Belki otuzu hiç geçmez.

Bir erkek sesi:

– Kadın yaşı gibi desenize!

Diğer bir erkek sesi:

– Hariçten gazel yasaktır.

Felek:

– Hiç bir müctehit Ramazan’ı 28 güne indirememiştir. Başkaları Ramazan’ı bir açlık ayı zannederler. Geçenlerde elime geçen bir İngiliz gazetesi “açlık getiren ay” diyordu. Halbuki oruç tutan olsun, tutmayan olsun, Ramazan’da her vakitkinden fazla yer, içer ve eğlenir. Onun içindir ki eskiden “çok şükür yemiye kavuştuk” makamında kutlanan şeker bayramı şimdi çocukların ve şekercilerle hazır esvapçıların sevindikleri bir gün haline gelmiştir.

“Deliye her gün bayram” diye bir söz vardır. Bunun manasını hiç düşündünüz mü?

Bir genç bayan:

– Acaba tımarhanede her gün şeker yenir mi demektir?

– Hayır kızım! Dinle!. Eğer bu ata sözünü mantık yönünden tahlile kalkarsak şu neticeye varırız:

– İnsan delirdikçe bayram ediyor… Şu halde bayram çoğaldıkça akıl azalır ve akıl çoğaldıkça bayram azalır.

Bir ses:

– Efendim! Benim adım Behar’dır Bendeniz Museviyim. Bizde senenin 365 gününde en az 400 bayram vardır. Lakin hamdolsun aklımız az değilidir.

Felek:

– Güzel! Bu sözünüz hakikaten doğru. Lakin sizdeki bu kadar çok bayram oluşunun sebebi nedir?

– Efendim! Bunun sebebi, hani ya! Ticaret olsun, alışveriş olsun. Senin paran bana geçsin, benim param da bende kalsın. 

Kahkahalar..

– Rica ederim, gülmeyiniz!. Benim param da size geçerse ben ne anladım o alışverişten?

Felek:

– Kafi!. Sadede gelelim.. Eskiden bayram etmek için ayı görmek lazımdı. Hava bulutlu olunca ay görülmez, Ramazan da mutlaka otuz olurdu. Lakin şimdi fen ilerledi. Ay görmeden de bayram ayını hesaplıyorlar.

Bir ses:

– Üstat! Nasreddin Hoca’nın bir sözü vardır; “eski ayları kırpar kırpar yıldız yaparlar” diye. Bunun manası nedir?

Felek:

– Bunun manası işlememiş aylıkları kırdırmak, yahut avans alarak vaktinden evvel yemektir.

Sesler:

– Bravo!

Felek:

– Şimdi sözüme devam ediyorum. Bayramda el öpülür, mendil alınır. Hel öpülen el temiz olmadığından bir temiz mendille ağzını silmek için verilir.

– Şeker neden verilir?

Felek:

– Şekerin bünyemize verdiği kuvvet ve faydadan sarfınazar ağzımızı tatlılaması bir semboldür. İnsanlar için en büyük bayram ağız tadı olduğunu göstermektir.

Genç kadın:

– Şekerlerden hangisini seversiniz?

Felek:

– Vallahi kızım!. Bu tabiata bağlı bir şeydir. Mesela ben iyi bir akideyi her şeye tercih ederim.

Yaşlı kadın:

– Ben de ezmeye bayılırım, evladım.

Bir şoför:

– Ben de öyle hanım teyze..

Bir gazeteci:

– Ben de akideyi severim amma, maattessüf bizim iklimde akideler çabuk bayatlar. Onun için lokumu tercih ederim.

Felek:

– Şeker bahsini ileride mütalaa ederiz. Şimdi bahsimiz bayram. Yarın sabah bekçi kapınıza gelip davul çalacak, çocuklarınız yeni esvaplarını giymiş olarak ellerinizi öpmeye gelecek. Postacı tebrik mektuplarını getirecek, çöpçü bahşiş almaya gelecek ve siz kesenin ağzını açacaksınız. 

Yaşlı kadın:

– Ne çare evladım. Açmazsak, onlar ağızlarını açarlar.

– Şimdi size ufak bir fıkra anlatarak konferansıma nihayet vereceğim:

Nakil vasıtaları ve yollar bugünkü kadar muntazam ve çabuk olmayan bir devirde şehirden çok uzakta bulunan bir dağ köyünün ağası Ramazan yaklaştığını hesap ederek oğluna demiş ki:

– Oğul, var git bakalım şehre.. Ramazan ne zaman?

Mevsim kış imiş. Çocuk yola çıkmış ve şehre vardığı zaman davul çalındığını görmüş. Sormuş:

– Bayram oldu, demişler. Çocuk hemen dönmüş, babasına şehirde bayram olduğunu haber verince, ihtiyar köy ağası gülümseyerek:

– Gözünü sevdiğim memleketi. Ramazan ararken bayram buluyoruz. Demiş. 

Şimdi içinizden siz de: “Nerede bizde o talih!” dersiniz değil mi? Şimdilik Allah’a ısmarladık. Bayramınız kutlu olsun.

Sesler:

– Güle güle, sizin de…”


Burhan Felek,
Kaynak: Tan gazetesi, 14 Aralık 1936, sayfa: 2

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir