-
Reşat Ekrem Koçu’nun Kaleminden: Recebim’in Öyküsü…
5 Ocak 1955 tarihli Milliyet gazetesinde yayımlanan Recebim başlıklı ve Reşat Ekrem Koçu imzalı yazı: Recebim… Bu da bir İstanbul türküsüdür… 1918’de çıktı. Herkesin ağzına düştü. Kara yeldirmeli, yanakları lâden benli, yüzlerinde düzgün ve allık, ağızlarında gıcırlı sakız, laubali ve yırtık bohçacı karılar, bir kayığa dolarak Haliç’in bir kıyısından öbürüne geçerken söylediler: Gemilerde tâlim varBahriyeli yârim var!.. Kırmızı, yeşil, sarı, kara boyalı ve mahmuzlarının altında tombul memeli deniz kızları bulunan “İhsan-ı Hüdâ” larını “Nemci Bahri” lerin, “Ejder-i Deryâ” ların tuvana ve şehbaz sırım gibi tayfaları söyledi: Gemi gelir yanaşırİçi dolu çamaşır… Tülü kafalı, dudağında bir uçuğa benzer sigara, mintanının düğmeleri kopuk, pantolon paçaları kıvrık, sokaklarda yalın ayaklarla uçar gibi yürüyen…
-
İstanbul’da “İnfluenza” (Grip) 1918-1919
Gazeteci, yazar Sermet Muhtar Alus anlatıyor: “O zamanlar, her sene kara kışta bir veya iki kere başı vurup lâakal on beş gün yatak döşek serilmek şarttı. Adı İnfluenza’ya tutulmak. Paçavra hastalığı da derledi ki sebebi, vücudu paçavraya çevirişi. (O vakit grip kelimesi ortada yok.) Elâ gözlümün çıka gelişi en ziyade kânunlarda; 40 gün süren Erbain ve 50 gün süren Hamsin içinde. Erbainin Zemherir fırtınasıyla (İştidadülberd)ine, Hamsinin cemreler düşmeden evvelki (İzdivacı tayur) ve (Garsı eşçar) günlerine sanki balmumu yapıştırmış. Yavaştan yavaşa lâfı başlardı: – Kör olası gene sökün etmiş!– Bitişikler kapı kapamaca yatıyorlarmış!…– Karşıkilerde de var galiba. Doktor İpokratı girerken gördüm! Buyurmadığı, mihman olmadığı ev, konak nerede?.. Mutlaka da en önce…