Prof. Dr. Ali Birinci’ye Açık Mektup

Sayın Ali Bey merhaba, Tarih araştırması yapan birçok kişinin yakından tanıyıp çok sevdiği Adem Yüksel kardeşim bugün sosyal medyada bir fotoğraf paylaştı. Bu fotoğrafı görünce şu açık mektubu yazma ihtiyacı duydum…

Ali Bey siz bir profesör olarak ülkemize değerli eserler kazandırmış aydınlarımızdansınız. Mektubumun amacı sizi tenkit etmek değil. Sakın yanlış anlamayın. Mektubun amacı önemli saydığım bir konuda bilgi paylaşımı ve candan gönülden muhabbettir. Sizi herkes gibi ben de sever eserlerinizden istifade ederim. Sizin bir videonuzu izledim. Akif merhum, Süleyman Nazif merhum diyorsunuz Atatürk’ten söz edince Atatürk merhum demiyorsunuz. Atatürk hayranı biri olarak bu durum beni hiç rahatsız etmedi. Demek ki siz de benim gibi Atatürk’ün ölmediğine onun gönüllerde yaşadığına inanıyorsunuz. Bir kardeşiniz olarak tavsiyede bulunmak isterim. Merhum sözüne hiç gerek yok. Ne Akif, ne de Süleyman Nazif hiç bir zaman ölmedi. Onlar gönüllerde yaşamaya devam ediyorlar.

Atatürk’ün kurduğu Türk Tarih Kurumu’nda görev aldınız. Ata yadigarı Türk Tarih Kurumu’nun en tepesindeki koltukta oturduğunuz tarihte bir ara bana dava açmak istemiştiniz. Ancak Türk Tarih Kurumu arşivinde bana davayı açabilmek için gerekli belgeyi aramış ve bir türlü bulamamıştınız. Sonra işi tatlıya bağlamıştık. Ben de size kıymetli ve geniş kütüphanenize koyulmak üzere imzalı bir kitabımı göndermiştim.

Adem Yüksel kardeşimin bugün paylaştığı imzalı ve ithaflı fotoğraf Ahmed Selahaddin Bey’e aittir. Bu fotoğraf çok sevdiğim ve düşüncelerinden istifade ettiğim Haldun Taner’in beş yaşında olduğu sırada vefat eden babasına aittir. Ahmed Selahaddin Bey Son Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı üyesi ve İstanbul’un işgali sonrası mütareke yıllarında yazıları, dersleri ve söylevleriyle ülkenin bağımsızlığını savunmuş gerçek bir aydındır. Hiç şüphesiz onun erken bir yaşta talihsiz ölümü ülkemiz için büyük kayıptır. Atatürk ondaki cevheri görmüş ve onu TBMM çatısı altına almış. Yaşasaydı yine hiç şüphe yok ki; o da bir Mustafa Necati, bir Reşit Galip, bir Hasan Âli Yücel gibi çalışacak ülke aydınlanmasına çok büyük ve önemli katkılarda bulunacaktı.

Yakın bir tarihte 4 ciltten oluşan çok kapsamlı bir TBMM Albümü yayınlandı. Siz bu eseri hazırlayan kişiler arasındaydınız ve isminiz en başta yazılıydı. TBMM Albümünü açtım Ahmed Selahaddin Bey’i aradım. Bir de baktım boş bir çerçeve var. Çok üzüldüm, içim sızladı. Böyle dopdolu bir adama; bomboş bir çerçeve layık görülmüş. Halbuki o meclisten ne boş adamlar geldi geçti. Kürsüye çıkıp yemin dahi edemeyenlerini gördük. Ve böyle boş adamların TBMM albümünde istisnasız hepsinin resmi var. Ah be Ali ağabeyim sen dolu adamsın, başka profesörlere benzemezsin bunu hepimiz biliriz. Sahaflarla eski kitaplarla her zaman bir aradasın. Sahaflar arasında çok sayıda ortak dostumuz var. Birimizi arasan Ahmed Selahaddin Bey’in güzel bir resmini bulur sana gönderirdik. En tepe makamındaki koltuğa oturduğunuz Türk Tarih Kurumu tarafından; Ahmed Selahaddin Bey’in “Lozan’ın Bir Öncüsü Prof. Ahmet Selahattin Bey 1878-1920” adlı yayımlanmış bir biyografisi de mevcut. Bu eseri de mi görmedi TBMM Albümünü hazırlayanlar. Çok yazık.

Değerli Ali Bey bu açık mektup sayesinde TBMM Albümündeki boş çerçeve dilerim dolar. Düşünce dünyamıza katkıda bulunan değerli insanları unutmayalım. Bu münasebetle çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.

Selam ve saygılarımla.
Araştırmacı yazar,
Atilla Oral

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir